19 Mart 2024
Güncel

Her bir harfte emeğin var öğretmenim..

Her bir harfte emeğin var öğretmenim..

“Yaptıklarımı yapın” gibi bir şey anladım, ilkokul 1nci sınıf öğretmenimin  söylediğini, yanımdakiyle konuşurken.

Döndü tahtaya beş satır  bir şeyler yazdı; ben de onları deftere.

Sonra tahtadakileri sildi, ben de deftere yazdıklarımı.

Yazdıklarımızı kontrol etmeye geldiöğretmnimiz,  benim defter boş  tabii.

Kulağım acıdı ama ben öğrendim, az konuş  çok dinle..

Sağlık sorunları vardı,çok hasta göründüğü bir gün  müdürümüzün dinlen ısrarında rağmen yarım kalmasın diye derse girişini hatırlarım

Rahmetli olmuş, kamburdu, belki ismini hatırlayan olur da, adıyla  yad ederiz..

2nci sınıfa başlarken Toprakkale’de Avcı  Mahmut İlkokulu açıldı, 2 derslikli.

Daha yakın diye oraya yazıldık.Yakın derken 2 km, yolun yarısı da patika ve yokuş, kışın çıkış zor iniş kolay;  çantalar üstünde kayarak.

Öğretmenlerimiz de aynı yolu yürürlerdi, üstelikte 6 km uzaktaki Çarşı’dan gelerek.

Bu da mesafe mi demeyin.

 Matara Emi’nin sürdüğü kamyondan bozma koca burunlu belediye otobüsü çalışmazsa eğer, zemheride   ya Çilli dağının kapanan yolları açmaya giden karayolları ekipleriyle ya da  yürüyerek gelirlerdi Nusret BORA ve Fethi Hoca..

Hiçbir gün geç kaldıklarını ve gelmediklerini bilmem..

Okul başladı

Bacım Zehra 1nci sınıf, ben 2 nci sınıf ortada, sağda 3ncü sınıflar; 3ü 1 arada yani.

Karşı derslikte 2si 1arada, 4 ve 5nci sınıflar..

Nusret Hoca bizim öğretmenimiz, önce mini mini birlere sonra biz ikilere sonraki derste 3 lere ders anlatırdı.

Ne uğraştı benim sonbahara rüzgarlarında  dağılmış  sazlar gibi karmakarışık olan yazımı ve yarım yamalak okumamı düzeltmeye.

Biz öğlen eve dönerdik onlar akşama kadar kalırlardı. Öğlenleri yemeklerini Toprakkale  AVM de ki restauranlarda yedikten sonra kahve dünyasında lattelerini yudumlamıyorlardı tabii ki.  Kerem Dedenin  bakkalında da ticket falan geçmiyordu. Geçiştirilen öğlen yemeklerine , kara katılan süt tozuyla yapımı öğrenci icadı   dondurma eşlik ederdi.

Güzel yazmayı çok öğrenemedim ama zorluklardan yılmamayı öğrendim rahmetli öğretiminden. O kadar genç yaşta rahmetli oldular ki.

Umarım haklarını helal etmişlerdir bize..

4 ve 5i Çarşı da Atatürk İlkokulunda okudum.

Öğretmenim asil ve örnek duruşuyla Mehmet Aras’tı.

 Çok uğraştı bana matematik öğretmek için. 2 nin  çengelli  bir şekil olmaktan daha derin bir anlam ifade ettiğini ve aslında iki uzun elmayı kastettiğini ondan öğrendim. Ondan sonra yedim matematiği.

Rahmetli oldu, ondan da alamadık helallik. Eşi hanımefdiye Ankara’da ulaşıp duygularımı ifade etmiştim ama.. Huyumdur hep geç kalırım..

Ortaokul için  Eskişehir’e gittim birinci sınıf devre arası.

Arada gidince geri kaldık  tabi..

Ama hangi birini anlatayım ki, boş derslerde öğretmenler odasında İngilizcemi yetiştirmeye çalışan İnci Hocayı mı,

Komşumuz matematikçi Etem hocayı mı? Kütahya caddesi üzerinde Es Es Kıraathanesi vardı. Kahvehane değil  Kıraathane,  adı da kednide. Çay kahvenin yanında bir köşesinde de kütüphane ve kitapların olduğu bugün ki çağın ilerisinde bir mekan. Hocamız orada bana ders anlatırdı. Ve ders başlayınca bütün kıraathane fısıldayarak konuşmaya başlardı. Okey yoktu tavla zarları bile kibarca atılırdı. 

Hiçbirini unutamam öğretmenlerimin, hele Sosyalci Mete Yay; “uzaklardan geldin her neye ihtiyacın olursa yanıma geleceksin” diyip bütün öğretmenlerimle görüşüp beni diğerlerine seviyesine yetiştirmeye çalışan kocaman yürekli adam. Ve ismini hatırlayamadığım ama  yaptıklarını hiç unutmayacağım hocalarım, hakkınız nasıl ödenir ki..

Tekrar Kağızman’dayım. Liseye başlayacağım.

Hukukta taaa  eski Romadan gelen bir söz vardır; aynı yasa iyi yöneticiler elinde halkın iyiliğine kötü yöneticiler elinde halkın kötülüğüne kullanılabilinir.

Kuralları benim iyiliğim yönünde kullanarak eğitim hayatımın devam etmesini sağlayan Hocam Nihat Yüce’ye saygım sonsuzdur. Neyse ki yüzüne karşı da ifade edebildim bunu. Yoksa asla bir daha okulun önünden geçmeyecektim.

Bizi üniversiteye sokmak için canla başla çalışan bütün hocalarımıza ,  gümbür gümbür tarih anlatan Remzi Aras’a, İstanbul beyefendisi Celal Hocaya, emeği geçen Nejdet Toper’e , Casim Alkan’a ve Toper’e, Rafet Ada’ya ve ismini unuttuğum bilcümle öğretmenlerime saygı ve hürmetlerimi sunarken özellikle Esengül Atalay’ı anmadan geçemeyeceğim.

Şiiri sevmeyi ondan öğrendim. Duruşunda ki zerafet ve asalet bir yana bize satır aralarını okumayı, görünmeyenin görünenden büyük olduğunu, benzetmeyi,  birçok şeyin göründüğü gibi olmadığını, kelimelerin birden çok birden çok anlamları olduğunu ve bir duygunun onlarca farklı şekilde ifade edilebileceğini ondan öğrendim. Unutulmaz ki..

Mekteb-i  Şahaneyi Harbiye ve sonraki eğitim hayatımdaki öğretmenlerim ise  idealize  edilmiş  kişilikleri, bilgi ve görgüleriyle her biri birer ilhan ve feyz kaynağıdır.

Seneye de  onları yazacağım. Ancak bize, bütün  olaylara farklı bir açıdan da bakabileceğimizi ve değerlendirebileceğimizi öğreten Siyasi Tarih Hocamız Prof. Hasan Köni’yi ve ayrı bir ekol ayrı bir dünyanın farklı bir kişiliği olan  Motor Hocası İmpala Rafet’i anmadan geçemem…

Saygı ve hürmetle  ellerinizden öperken, bu uğurda canlarını feda eden şehit öğretmenlerimizin karşısında da minnet ve şükran ile eğiliyoruz.

Hilmi ALICI

24 Kasım 2018

 


Öğretmenine baş eğmeyen düşmanına diz çöker..

 

Öğretmenim; gününüz kutlu tebeşiriniz bol olsun..

 

Bugün kadınlar günü – Özlem Ebinç

 

Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun; Türklerde Kadının Yeri ve Değeri – Meral KOŞAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir